28 Şubat 2009 Cumartesi

hep kalbimde olacaksın

ama ama ama neden??? neden değiştirmişler tüp çikolatanın kabını? niye böyle tüketiciye bağlı kararları bizi hiç umursamadan alılar ki? sevmiyorum alışkanlıklarımın değişmesini. değişince alışkanlık olmaz hiç bişey çünkü. en kuytu marketlere baktım. marketlerin en bayat raflarına. yokkkk! hiç mi kalmamış eski kaplı tüp çikolata piyasada? plastikten yapmışlar yeni kabını. nasılda yapmacık duruyo bi görseniz. eskisi gibi içi bittikçe kıvıramayacağım, sonra kaba yapışanları yalamak için makaslarken elimi kesemeyeceğimmesela. metalin o soğuklu, o tadi gelmeyecek artık ağzıma. ama ama ama ben çok üzüldüm yaaa:( trip yapıp bi daha yemem diyemeyecek kadar çok seviyorum. artık her yediğimde eski halini aldatıyormuş gibi hissedicem kendimi. ne hakları var bana bunu yaşatmaya:( mamak çöplüğüne baksam... eski kaplarını bulsam.. yenideki çikolataları ona sıksam..?! evet evet yapmalıyım bunu.. gidiyorum!

27 Şubat 2009 Cuma

yen kendini

ne garip kendinin farkında olmamak.. ne garip vücudunun "yeter" çıklıkları atması.. ve senin ancak bunun sonunda anlaman tükendiğini...
çözüm bulamıyorum çünkü gerçek sorunu bilmiyorum. nöbet haline gelmeye başladığına göre bu nefes kesilmeleri çözümün yakınında bile değilim. bişey var.. benim içimde, benim bedenimde, benim bünyemde.. bişey var.. ama ben bilmiyorum.. uğraşıyorum ama bulamıyorum. ne zaman uzaklaştım bu kadar kendimden. nasıl becerdim yaşarken yaşadıklarımdan böyle bi haber olmayı? ne zaman bıraktım sormayı, sorgulamayı.... daha önemlisi neden bıraktım.. bu aleladeliğe niye kapıldım. yaşadıklarım üstüne düşünemeyecek kadar anlamsız mıydı? yada alacağım cevaplardan korkum bu kadar fazla mıydı? eğer öyleyse bunları neden yaşadım???
büyük, derin, acımasız ve acılı bir pişmanlık var içimde. onu alt etsem pişman olmanın pişmanlığı baslıyor bu seferde. sanki tüm ruhumu ele geçirmiş. ne soğuk bir kelime...
denedim.. herşeyin üstüne basıp geçmeyi, adım atmayı denedim... acaba burada mı yenildim? hiç birşey çözülmeden bırakılmıyormuş meğer. saçlarımdan karışık geçmişim.. başlasam çözmeye..?! gelir mi ki sonu? becerebilir miyim? yüzleşebilir miyim geridekilerle??
bu kadar gücüm var mı bilmiyorum.. korkuyorum.. kendi içimde göreceklerimden korkuyorum.. nerede olduğumu, ne hale geldiğimi öğrenmekten korkuyorum...
hep bu korkular mahfetti beni.. bi de şu tene işleyen kokular! terkedilmekten öyle korktum ki hep, bırakıp giderler diye çoğullaşamadım. yalnızlık korkumdan yalnızım. hatta öyle yalnızım ki kendim bile yok etrafta. insanlardan önce ben terkettim kendimi. gemiyi önce kaptanlar terkedermiş ya.. nerelere gitti ruhum acaba? haberim olmadan neler gördü neler öğrendi? neleri göğüsledi? karşıma alıp konuşmalıyım artık. bi habersizliğimden bile bihaberdim. bu da bi başlangıç!
....................................................................
"keser döner sap döner
o sap niye hep sana girer" bu cümleyi atmak lazım bi kere lugattımdan. yakınma artık. dünyanın seni mahvemek gibi bi planı yok. hatta dünyanın seni taktığıda yok. en az senin kadar umursuz ve umutsuz senden.. tanrı desen.. belki dünyadaki tüm insanları o yarattı ama seni o mu yarattı bu bile şüpheli. herkes işini gücünü bırakmış komplo kurmuyo sana. zaten merak etme bunu düşünebilecek kadar bile beyni yok çoğunun. sen yapıyorsun herşeyi. kararın en hatalısını sen veriyorsun.. insanın en yanlışı sen buluyorsun. makyajın en kötüsünü bile yapan sensin. kendini kendinden soğutuyorsun.yaptıysan bile hata (ki saymakla bitmez biliyorum) boşver... intikam alma artık kendinden.. ne o geri gelecek ne de gelse eskisi gibi sevecek. çocukluğuna da dönemeyeceksin hiç bir zaman. baban omzuna alıp seni gezdirmeyecek. kurtul şu anılardan. takılıp kalma geçmişe. eskiyi düşüne düşüne bugünüde eskittin. geçmişin üstünden o kadar geçecek ki yakında özleyebileceğin bir geçmişin bile olmayacak elinde. neyin yasını tutuyorsun, neyin bedelini ödetiyorsun kendine? ablana o sözleri sen söyledin. sen terkettin o adamı. o şehri sen seçtin. sen içtin. sen gezdin. sen seviştin. bunları yaparkende istediğinden gayet emindin. şimdi ne derdin? bu kadar mı güçsüzleştin. sen ne zaman böyle arabesk ne zaman böyle acınacak hale geldin.
suss!! içten içe ama ben hiç birinden pişman değilim deme! bari bana yalan söyleme.. verilecek ne hesabın varsa ver kendine. sindir... kabullen... alış... ne bok yersen ye. bedenin gibi sende yeter de!
yen..
yenil...
yenilen...

amin...

mor bir gece çöküyor üstümüze
polisler devriyesinde sessizliğin
yatağın kenarına kayıyorum iyice
gözümü yumsam yanımdasın
ama bozulur denge...
üst kattan dua sesi geliyor
sana olamadığım kadar yakınım tanrıya
yanımda yerin hazır
gel de beni kutsa

kendini eleveriş

ummadığım insan..
içimde öyle bi yere dokundun ki
uyandırdın tüm umulmayanları
kabul etti tenim kokunu
dün hiçken hayatımda
şimdi istemesemde soluduğumsun
sabahları biraz daha sen gibi uyanıyorum
televizyona sen gibi bakıyorum
ve gülerken seni anıyorum
senin için anlamsız bi an
bana anlam kattı yeniden
amaçsız
sonuçsuz
beklentisiz
hasarsız bi his...
hiç haberin olmasa da bunlardan
ve zaten olmayacağı için yaşanmış olsalarda
teşekkür ederim...
bende seni ruhuma tekrar beklerim...

26 Şubat 2009 Perşembe

kayıp aranmıyor

şehir karşımda ama sen yoksun
eksikliğinden mi eksiliyorum
eksildiğim için mi eksildin
ben ne zaman böyle eskidim?
............................
tuvalet kağıtlarındaki
kalp desenleri gibiyim
sevebilme yeteneğimi kaybettim
.............................
çevir kafanı bakma
bu yıpranmalara aldanma
herkes neler görüp geçirdi
sanki bu dünya bi sana mı geçti
döneceksin yine başa
daha çok yalan var
gögüslenecek tek başına
hadi dinlen biraz
yorma bu kadar kendini
benden süresiz izin sana
ey.. ruhh..
yenilenince üç kere tıkla

horoz şekeri

çocuk olmak zordur..
çoktur istekleri..
olmayınca kırıklıkları çoktur..

affan dede de yok ki artık, para sayıp alsak kırılmamış nadir günlerimizi.

25 Şubat 2009 Çarşamba

an(a) kız(an) adam

bir an...
alanya...
lüks bi otelin girişi...

bi kız... yığılmış kaldırıma ağlıyor... özenip yaptığı makyaj akıyor yüzünden.. o siyahlıklar göz kaleminden mi? ruhunun kiri mi damlayan? az önce el ele çıkmamış mıydı sevgilisiyle bu kapıdan? ayrıldılar mı acaba? ya da sadece o mu olmamış ayrılığa ağlayan? yüzünde hep korktuğu günün geldiğini gösteren acı. hangi aşkın tadı böyle can alıcı? annesi nerede acaba? kim var o ihtiyaç duyduğunda yanında? belli.. uzun zaman önce o da vazgeçmiş otobüslerde, çocuk olmaktan. ama kuramamış böyle afilli cümleler giden saflığının ardından.

bi adam... otobüse binmiş onun için güzel geçen tatilin ardından.. alışılmışlığına gidiyor. kafası rahat.. karşılaşılacak her soruna dair cümleleri hazır doğuştan. bi an soruyor kendine "neden böyle yaptı" diye sadece bi an.. öyle hızlı cevaplayıp savuşturuyor ki kız daha kalkmadı kaldırımdan.

ağlıyor kız.. görsen sanki varoluşundan beri o kaldırımda.. öyle yalnız.. onun gözyaşlarından nem tutmuş bu şehir. deniz sadece kandırmaca. neden ağlar insan? gözyaşımı içinden akıp gitmesini istediği? benliğimi yoksa?

ne mi oldu sonra?! kız bıraktı ağlamayı.. yüzyıllardır oturduğu kaldırımdan kalktı. düzeltti üstünü başını. odasına çıktı... çok geçmeden valizle indi aşağıya. yüzünde yeni bir makyaj yeni bir yüz yüzünde.. kendi bile unutmuş içindeki kirlerin nasıl aktığını. hazır yeniden yitirmeye kalan son saflıklarını. anahtarı bıraktı lobiye.. yürüdü.. yürüdü.. hiç duraksamadan geçti günah çıkardığı kaldırımdan. bindi taksiye..yol almaya başladı kendi alışılmışlığına...

...

Meğer eski bi masalmış unutmak.. Buna güvenipte vurunca anladım o kapıyı.. iş terketmek değilmis nedense.. Hesaplaşmakmış asıl can alanı. Ve sen artık suçlayamayacağım kadar uzaksın bana.. Vazgeçtim savaşmaktan anılarla.. Sende bırak.. Bırakta yıkasın bizi geçmiş.. Bırakta barısalım ayrılıkla.

alerji

... Ve ben yine inatla sana yumuyorum gözlerimi hergece. Hangi gerçek değiştirebilir ki sevgiyi, hangi ayrılık azaltabilir? Hangisidir en acısı? Hikayenin sonunda aldatılmıs olmak mı yoksa aldanmak mı? Tek bir soru çözümler tüm yaşananları; Kokunu duydukça nefesimin kesilmesi aşktan mıydı?! Yoksa sadece parfüme alerjim mi vardı?

klişe

Kaç sinek ucmuştur kendi leşinin üstünde hala kurtarılacak biseyler var mı diye? Ne kaldı benden geriye? Utancini soyleyemeyen bir dil, hata yaptıgını kabullenmeyen korkak bir cesaret.. Ve cok zaman sonra degirmen taşlarından kurtulunca ruhum devrilip kalacak bir çıkmaz sokağa. Son söz olacağım adressiz bir intihar mektubuna. Yinede diyeceğim.. Yinede denedim! Yenildim tekrar denedim. Daha iyi denemeyecek kadar sifatsız da olsa tekrar yenildim yeniden denemek için.. Ne kaldı benden ne kaldı yüregmden geriye? Acı.. Kendini kandırmaya calışmak can alıcı!

24 Şubat 2009 Salı

...ve yazıyorum

yazıyorum çünkü konuşamayanlardanım bende. belki de hayatımda dahil olduğum tek grup bu. bütün -izm'lerden ve -lar -ler'den uzak hayatımda ki ilk çoğulluk.. biri; ses notadır demişti bana. işte o zaman başladı farkındalığım. nota bilmiyordum.. sesim çok berbattı.. ve "kulağım" da yoktu. ee ses çıkarılmadanda konuşulamıyordu. konuşamamak yetmiyor gibi duyamıyordum da aslında. ne güzel bi çıkış bulmuştum kendime. tüm çözümsüzlüklerin, anlaşmazlıkların sebebi buydu hayatla. her söylediğim yanlış, her yaptığım hata değildi. ben sadece müzikten anlamıyordun oysa!
yazıyorum çünkü hatırlamak istiyorum her düşündüğümü. ancak böyle takip eder insan gelişimini. baktığınızda geriye ne var elinizde? toplum olarak mutlulukları zaten önemsemiyoruz pek ama en acı'larımız bile unutulmuyor mu zamanla? ne hatıralar var, ne düşler, ne düşünceler, ne düşüşler... 3 kitap, 2 anı yetiyor diğerlerinin üstünü toz kaplatmaya. ben gelişiyorum değişiyorum aslında. eğer 22 yıldır bunun farkına varmadıysam ve görünmüyorsa bu yapılanma benim aptalığımdan değil, takipsizliktendir bi bakıma.
yazıyorum çünkü yapacak daha iyi bi iş yok bu zamanda...