21 Mart 2009 Cumartesi

tanıma

"Gözlerimi size ödünç versem, kaçınız, bana, benim gözlerimle bakmaya tahammül edebilirdiniz?"
...............
aynaya her baktığımda hatalarımı görüyorum. biri sağ gözümün hemen altına yerleşmiş, bir diğeri çenemin sol yanına ve başkası alnımın ortasına.. aynaya her baktığımda.. diğerleride görüyor mudur acaba?

12 Mart 2009 Perşembe

amannn doktorrr

........
şimdi babamı bekliyorum. doktorun reçetesini göstericem ve sorucam... hangi ilaç böyle bir anneden daha iyi gelebilir ki insana???
hayatım boyunca benim için çekilmez her durumu, her mecburiyeti hayatımın en güzel anıları haline dönüştüren birinin, annemin, ölmesi korkusu nefesimi kesiyorsa eğer yada babam yemek yerken "boğuluyorum su getir" dediğinde aklıma onun gerçekten bir gün boğulacağı/yokolacağı geliyor ve ben ağlamaya başlıyorsam; bu deli olduğum için değil. gerçekten sevilebilecek/ çok çok çok sevilebilecek insanlardan oluşan bir ailem olduğu içindir. akraba mecburiyetinin dışında yada kan bağı baskısıyla değil.. bu kadar güzel birer insan oldukları için sevdiğimdendir.
sizin içinde bir saptama: eğer kabızsanız, kalbiniz ağrıyorsa, grip olduysanız, ayaklarınız tutmuyor yada sürekli başınız ağrıyorsa.. yani kısaca ne bokunuz varsa kesin psikolojik! caaanım ülkemin caaanım doktorları, 7'den 70'e nin, saç telinden parmak ucuna her rahatsızlığını strese, ekonomik krize, işsizliğe bağlar olmuş. halk olarak delirme günlerindeyiz yani. depresyondaysanız korkmayın... yalnız değilsiniz. hatta değilseniz korkun!! 9u öğrenci 11 kişinin öldüğü bir okul saldırısının haberi verilirken "okulda türkçe dersi okutulmuyor" diye iki kere söyleyen bi haber spikerinin olduğu ülkede yaşıyorsunuz. en vurdum duymazlarımızın bile vurdumduyar yönlerinin bulunup deşildiği şu günlerde... deliyim... delisin... deliyiz... iyiki böyleyiz!

10 Mart 2009 Salı

bugün

elini uzattı bana
dedi gidelim..
sanırım "aklı başında" çağımdayım
cesaretimi kaybettim

dün

hiç değişmemişsin dedi bana. bir araba geçti o sırada yanımızdan. bir kadın yürüdü görmeden bizi. dikkat çekmeyecek kadar siliktik nasıl olsa. hiç değişmemişsin dedi bana kadının gölgesi terk etmeden arabayı. yüzünde yine o bildik ifade.. hiç değişmemişsin dedi bana. ne söylemek istiyor anlamadım.araba durmadı kırmızı ışıkta. kadın kayboldu gözden. silikliğimize bile şahit yoktu artık. baktı yüzüme.. özlediğim sadece bu tanıdıklık. hiç değişmemişsin dedi bana. anlamadım. oysa büyüdüğümü göstermeye gelmiştim ben. artık onun bana aşık olduğu yaştaydım. durdurdu arabayı. kaybolmuş bir yer zamanda. kaybolmuş bir çay ocağı. burası gibiyiz dedi bana. burası kadar gerçek, burası kadar belirsiz. hiç adını koyamadık hayatımızda. dokundu yüzüme.. hiç değişmemişsin dedi bana. sustum.. evet.. ben hala çocuktum. ve böyle kalmaktanda mutluydum. çaylarımız geldi işte. dumanından yol yaptık kendimize. içmezsek bitmeyecek çaylar. yaşamadan bitmiyor aşklar. haydi göm tüm yaşanılmayanlarını çaya.. yudumla. sonra git dumanın çizdiği yolun ardından. zaten kimse görmedi seni onun yanında. şahidi olmayınca yaşanmamış sayılır... aldırma... beş yıl öncede mi kördü bu çaycı? kedinin kulakları o zamanda mı kesikti?? hiç değişme dedi bana. tuttu elimi. artık tüm bedenim elindeydi. yudumla hadi olmayacak anılarını. ağzında tadılamayanların buruk tadı... ve artık büyümeye çalışma..bunların hepsi bir hayaldi.. hatırlama...

duvar saati

tik tak.. geçiyor hayat
tik tak.. biri daha doğdu ve öldü diğeri bilmiyor bu döngü dur durak
tik tak.. sen hala boş şeyleri kafana tak
tik tak.. sonsuzlukta kaybolmak

2 Mart 2009 Pazartesi

sirkeli sarmısaklı

bir koku
aptal bir salata sosu
nasıl da mahvetti
oynadığım oyunu
tüm hücrelerim sen yine
en zayıfımdayım
hatıralar yiyor beynimi
dokunuşlar kemiriyor tenimi
sesin yankılanıyor kulağımda
elim ayağım tutuldu
ama sen uyuyorsun onun yanında
sindiremiyorum
her sabah başkasıyla uyanmanı
gözünü açar açmaz ona bakmanı
sindiremiyorum
almıyor içim bir türlü
düşündükçe kendimden iğreniyorum
keşke diyorum
keşke
ölsen
benden başkasına sığınmasan
sığınak olmasan
sadece ölsen
damarlarım çatlıyor hırsımdan
bir koku
aptal bir salata kokusu
niye bozdu benim
mutlu mesut oyunumu
nasıl takacağım bu maskeyi yine
nasıl iteceğim seni
ruhumun en içine
içtiğim ilaçlar boşa gitti yine
sen sorununda döndüm en başa
bir koku yaa
aptal bir salata sosu kokusu
yapanın a.q.

incir ağacı

kabullenemiyorum...
yokluğunla savaş veriyorum
gücüm tükeniyor
yeniliyorum...
sanki kabul edersem gittiğini
işte o zaman bitecek
rüyalarım beni terkedecek
o zaman unutacağım kokunu
bu hikaye o zaman bitecek
klasik bir film sahnesi
uçurumun kenarında hayalin
elini bırakırsam artık benim değilsin
anlamıyorum
bunu akla olgunlaştırmam gerektiğini
söyleyenleri
anlayamıyorum
bir daha o nefesten soluyamayacağımı
hiç bir omuzda o kadar huzurlu uyuyamayacağımı
öyle içten gülemeyeceğimi mesela
güvende olamayacağımı...
tamam bitti
bunlar elimden kayıp gitti
dememi bekliyorlar
ama diyemem
son çarem
bunların hayallerini kaybedemem
seni beklemekten vazgeçemem
bir gün geri dönme umudumu yitiremem
atamam o montu
kıramam telefonu
yakamam ki tenimi
silemem gözlerimden seni...
yas tutmamı bile çok görüyorlar bana
bak buradayım hala
aynı bıraktığın yerde
aynı sana git dediğim günkü gibi
aynı mecburiyetlerim var yine
keşke
diğerlerini dinlediğim kadar
dinleseydim seni
pişmanım!
mantıklı olduğum için
düşünmeye başladığım için
sana yüz çevirdiğim için
pişmanım!
vazgeçtiğim için..
bu
yapabildiğimin en iyisi bu
gidebildiğim gidişin en uzağı
dahasını istemesinler benden
eğer bilseydim
şu acının bir parçasını dahi bilseydim
ölürdüm
ama gitmene izin vermezdim
geçti diyorsun değil mi
sen bana bunların hepsini
en başta söyledin
göremedim sevdiğim
sonumuzun bu olacağını bilemedim
özürdilerim
çok özürdilerim
herşeyi ben mahvettim